Aklımda bile yokken evde 2 kedi ve 1 köpekle yaşamaya başlayınca deli gibi hayvan sevmeme rağmen '' yeni bir cana evimde yer yok ,asla !'' demiştim.
Evcil hayvanlarla yaşamak konusunda pek çok yazı yazdım ,zorluklarından ve keyfinden söz ettim. Bir daha bir daha aynı şeylerden söz ederek kendimi tekrara düşmeyeceğim.
Geçenlerde bahçemizi ısrarla ve kararlılıkla mesken tutan Kara Oğlan'dan söz etmiştim. Biliyordum ki onun sorumluluğunu alırsam sokakta baktığım kedilerden farklı bir yere oturacaktı gönlümde.
Pek çoklarının gözünde güzel bir kedi değil Kara,bildiğiniz tekir işte. Kısık sesli ,koca kulaklı ,yediği onca yemeğin nereye gittiğini anlayamadığım zapzayıf bir kedicik. Bu kedi tercih nedeni olmadığını bilircesine ürkek ve kendisine verilenle yetinecek kadar tamahkar. Yalnız bir özelliği var ki ben şunca kedi bakarım hiçbirinde görmedim;olağanüstü yumuşak ve sevecen...
Veteriner ziyaretinin ardından bir süre ortadan kayboldu. Belli ki ardarda yapılan 3 iğne canını adamakıllı yakmıştı. Sonra acıkmış olmalı ki yeniden ortaya çıktı. Eşimle yarasına pansuman yapmak üzere içeri aldığımızda can havliyle öyle bir bağırıp tısladı ki eşime , ''bırak ,şimdi çok kötü tırmalayacak '' dedim. Eşim inatçıdır ,bırakmadı . Kara bağırdı çağırdı ama pansumandan kurtulamadı. Isırdı mı ? Hayır ! Ardına bakmadan kaçtı gitti ama ne ısırdı ne de tırmaladı.
Bahçeye geliyor ,karnını doyurur doyurmaz kaçıp gidiyor. Veterinerimiz ''üstüne düşmeyin,korkarsa kaçar gider ,bir daha da dönmez ,kötü olur '' dediği için şimdilik üstüne gitmiyoruz. Bizimle yaşamaya karar verirse onu kabul edeceğiz. Bu arada onu canı kadar sevecek, evine kabul edecek bir aile bulursak ve bu yuva içimize sinerse onu evlendireceğim (!)