24 Eylül 2011 Cumartesi

Köpekle yaşamak-2

  Sevgili dostlar deneyim sözcüğü fazla iddialı olacak ama yaşadıklarımdan öğrendiklerimi aktarmaya devam ediyorum.
  Sizlerden öyle güzel yorumlar ve öneriler geldi ki bu yazının içeriğini siz yorumlarınızla şekillendirdiniz bir bakıma. Lütfen sizler de yaşadıklarınızı yazın ki kuyruklu dost edinmeyi düşünenler ya da dostuyla sorunlar yaşayanlara yol gösterelim.
  Köpekle yaşamak istiyorsunuz ama tatile çıkarken  ne yapacağınızı bilemiyorsunuz.
Maalesef bizleri dostumuzla kabul eden otel,pansiyon sayısı çok az,olanlar da ya çok bakımsız ya da sizin içinize sinmez :( Keşkül 1,5 -2 yaşındayken kuzenim Bodrumdaki evine  davet etti bizi. Ben köpekle kimsenin evine gitmem-annem hariç-.Köpek çocuk gibidir yanınızda ona ait bir dolu eşya taşımak zorundasınız ve yabancı bir yerde nasıl davranacağını asla kestiremezsiniz. Neyse biz de bizi köpekle kabul eden bir otel bulduğu taktirde gelebileceğimizi söyledik. Buldu da... Aman Allah'ım rutubetten kabarmış duvarlar,küçücük havuzda 30-40 kişi hijyen hak getire... Neyse kalamadık tabii,bilmem anlatabildim mi?
Peki böylesi durumlarda ne yapacağız? Köpek pansiyonları çözüm mü ? Bazı köpekler için evet ama Keşkül 'ü 2 kez bıraktık ,aldıktan hemen sonra  hastalandı. Veterinerimiz psikolojik olduğunu söyledi. Hiç mi tatile çıkamayacağız? Çıkacağız elbet ,biz şöyle bir çözüm bulduk;annem bizim eve gelip kızlarla kalıyor,Keşkül'ü günde iki kez dolaştırmak üzere veterinerden destek alıyoruz. Bizim kız hangi amaçla dışarı çıktığını bildiğinden sorun çıkarmıyormuş. Bizimle koşup oynamak isteyen eve girmeye hiç yanaşmayan Keşkül yabancı birisiyle olunca itaat edip kısa bir süre sonra eve dönmeye razı oluyormuş. Evde tanıdıkları ortamda ve tanıdıkları biriyle kaldıkları için de yemek uyku gibi düzenleri aynen sürüyor,yalnızca  bize özlemleri tavan yapıyor ...Bizim bir avantajımız daha var,kızlar evde biz yokken yalnız değiller . Evde birden fazla patili olunca bazı şeyler daha kolay :) Kızlar birbirine çok düşkün,konuk gelince dahi Keşkülle Küdük'ü aynı odaya kapatıyorum aksi taktirde her ikisi de ağlayıp kapıları tırmalıyorlar. Sonuç olarak size önerim köpeğiniz varsa ve tatile çıkarken yanınızda götüremiyorsanız hayvansever arkadaşlarınızı ve en önemlisi  ailenizi hoş tutun ! Onlara ihtiyacınız olacak :)
  Köpeğin beslenmesi; Sevgili hayvansever dostum Begonvilli Ev bu konuda yaptığı bir yorumla beslenmenin önemini anımsattı . Köpek beslenmesi konusunda pek çok görüş var;kimi kaynaklar barf beslenme dediğimiz çiğ etle besleme diğeri de kuru mamayla beslemenin uygun olduğunu söylüyorlar. Ben 14 yıl Colette'e  tavuk,kırmızı et,sebze,tahıl ve sıvı yağdan oluşan yemek yaptım. Beslenmeden kaynaklanan hiçbir hastalığı yoktu,dişleri pırıl pırıl nefesi kokusuz,tüyleri parlak ve gürdü ama inanın tembellikten değil tamamen daha pratik ve zahmetsiz olduğu için Keşkül'de veterinerimizin önerdiği kuru mamayı kullanıyoruz. Yoksa Colette varken ben çalışıyordum zamanım kısıtlıydı şimdi emekliyim ve zamanım bol yani zamansızlık değil sorun. Koskoca köpek için yemek pişirmek ve onu saklamak hiç de pratik değil o nedenle.
Köpekleri kaç öğün beslemeliyiz?
Yavru köpek günde en az 4 yetişkin köpek 2 öğün beslenmeli. ''Köpek günde tek öğün yer ''diyenler ,köpeklerinin tüm gün aç kalan mideleri nedeniyle  ileri yaşlarda gastrit ülser gibi hastalıklara yakalanma ihtimalinin yüksek olduğunu bilmeliler. Tercih sizin ! Ne miktarda besleyeceğiniz ise zaten veterineriniz tarafından size söylenecek.Yalnız her şeye rağmen patron sizsiniz,baktınız kilo alıyor miktarı azaltın ,zayıflıyorsa da arttırın. Unutmayın onlar da bizim gibiler bazılarına su içse yarar :D
Bir diğer önemli konu ;Lütfen ama lütfen öğün aralarında abur cubur vermeyin,sofradan beslemeyin ! Arsız olurlar ve sindirim sistemleri bozulur,gereksiz kilo alırlar. Bir de yemek artığı vermeyin. Atalarımızdan öyle görmüş olsak da KÖPEKLER KEMİKLE BESLENMEZ ! Hele tavuk kemiği ASLA ! Tavuk kemiği ufalanıp jilet gibi mide ve bağırsaklarını keser,deler,köpeğinizi oracıkta kaybedebilirsiniz ! Yalnızca dananın kaval kemiği dediğimiz kemiğini kaynattıktan sonra dişlerini kaşıması ve temizlemesi amacıyla verebilirsiniz. Özellikle gelişme çağındaki köpeklerin hem diş gelişimi için yaralıdır hem de onları oyaladığı için sağı solu kemirmezler.
   Bir diğer konu da ,yavru köpeklerin ortalığı kemirmesi ...Maalesef yapıyorlar :( Onları her an oyalamak zor tabii ama evden bir süreliğine uzaklaşacaksanız yukarıdaki yöntem işe yarıyor. Çalışma saatleriniz düzensiz, mesainiz uzunsa önceki postumu anımsayın . Köpeğin bütün dünyası sizsiniz onu sık sık uzun sürelerle yalnız bırakacaksanız eğer bu sevdadan vazgeçin ! 
  Sizlerden gelen yorumlar doğrultusunda yazım sürecek... Lütfen katkılarınızı esirgemeyin ve tekrar söylüyorum ''ben uzman değilim,böyle bir iddiam da yok. ''Yalnızca hayatımın 20 yılını köpekle geçiren biri olarak yaşadıklarımı aktarıyorum o kadar. Benim köpeğim mükemmel eğitimli değil,onu büyütürken ben de hatalar yaptım. Her şeyden önce bebekliği hastalıklarla geçtiği için asla yapılmaması gereken şeyleri yaptım. Onu kucağımda taşıdım . Şimdi 35 kilo ve hala ben otururken gelir kucağıma çıkar :)))
   Bu günlük de bu kadar ...

23 Eylül 2011 Cuma

HAFTA SONU




  Sevgili dostlar önceki postumla ilgili çok yüreklendirici ve bilgilendirici yorumlar aldım. ''Köpekle Yaşamak  ''başlıklı bir yazıyı hazırlarken aynı zamanda sizlerin deneyimleriniz ve eleştirilerinize de ihtiyacım vardı. Sizler de yorumlarınızla çok güzel katkılar sağlamışsınız,çok teşekkür ederim hepinize. Naçizane önerim postu okuyan dostların yorumlara da bakması yönünde olacak.
  Yazım devam edecek ancak  her mevsim değişikliğinde  beni yoklayan öğretmenlikten kalma ''meslek hastalığım'' faranjit bir süreliğine bana konuk olduğundan bu günlük bu kadar diyorum. Umarım beni bağışlarsınız. Şimdi Tagaddi gibi topak olup yumuşak bir yere kıvrılmak istiyorum. En yakın zamanda görüşmek dileğiyle herkese mutlu sağlıklı bir hafta sonu diliyorum !
  Sevgiler...

20 Eylül 2011 Salı

Köpekle yaşamak

Aslıda bu yazımın başlığı ''Evcil hayvanla yaşamak'' olacaktı ama kuyruklusuyla,kanatlısıyla ,yüzgeçlisiyle kısaca evcil hayvanın hemen her türlüsüyle yaşamış biri olarak hepsinin ayrı kuralları olduğunu bildiğimden kısım kısım yazmaya karar verdim .
Yazımın ilki; ''Köpekle Yaşamak !''
Bu yazıyı yazma nedenlerim sevgili blog dostlarımın ''biz de çok istiyoruz ama...'' ile başlayan cümleleri oldu.
Her şeyden önce ben bir uzman değilim,amacım sadece yaşadıklarımdan öğrendiklerimi paylaşmak. Yazıma o gözle bakarsanız çok sevinirim. 
Ben kızlarla yaşarken her gün yeni şeyler öğreniyorum o nedenle beni eleştirebilir yol gösterebilir,katılabilir ya da katılmayabilirsiniz.Az önce de söylediğim gibi,kızlar bana her gün yeni yeni şeyler öğretiyorlar. Ben onları eğitiyorum onlar da beni :)
Eh buyrun o halde:

Köpekle yaşamak;
a- Eviniz küçük...
Sevgili dostlar siz evinizde koşuyor, hoplayıp zıplıyor musunuz yoksa ? Evimiz bir köpek için tabii ki küçük. Köpek enerjisini parklarda  ,bahçelerde uzun yürüyüşler ve egzersizlerle atar. Ona dolaştırmak gerekirse oyun oynamak için günde en az 1,5-2 saat ayıramayacaksınız inanın dostunuz 300 metrekare eve de sığmayacaktır.
b- Eviniz çok katlı bir apartmanın üst katlarında...
Benim başıma geldi oradan biliyorum,kışlık evimiz apartmanın 15.katında ve bir ara yönetim asansörlere köpekle binmeyi yasaklamaya kalktı :( Saçma bir uygulamaydı ve hemen ''koruyucu önlem alarak '' diye düzenlediler. Keşkül 35 kilo ve kalça çıkığı nedeniyle merdiven çıkması -mümkün olduğunca -yasaklanmış bir köpek. Kucağımda Keşkülle 15 katı çıkmaya çalışırken benim halimi düşünebiliyor musunuz ? 
c- Eviniz bir apartmanın giriş katında...
Hemen sevinmeyin . Eğer Terrier cinsi köpekle yaşayacaksanız iyi düşünün. Bu küçük çocuklar cüsselerinin 10 katı ses çıkarırlar ,her ayak sesine havlayıp komşularınızı rahatsız edebilirler.
d- Eşiniz,sevgiliniz ya da ailenizden biri istemiyor...
Ailenizden ayrı yaşamıyorsanız vazgeçin. Eşiniz istemiyorsa hiç heveslenmeyin,sevgiliniz istemiyorsa ondan ayrılın olsun,bitsin :)
e- Aileden birinin alerjisi var...
Gerekli ilaçlar kullanılırsa çok sorun olmaz inanın,köpek tüyü alerjisinin halı tüyüne ,toz ve akarlara olan alerjilerden daha az sıklıkla görüldüğünü bilin. Yalnız astım bronşit gibi solunum yolu hastalıklarını tetiklediğinden siz yine de uzmanlara danışın derim ben...
f- Zamanınız yok...
Köpekle yaşamayı unutun gitsin. Köpek  hiç büyümeyen çocuktur. Onun her zaman sizin ilginize sevginize ihtiyacı vardır. Ayrıca ilk aylarda ona doğru davranışlar kazandırmak ve eğitmek için gerçekten çok zamana ihtiyacınız olacak.
g- Bütçeniz kısıtlı...
Tek neden buysa küçük köpek alın,küçük köpek az yer büyük köpek çok... Yalnız her ikisinin de aşı masrafları ve tedavi giderleri aynıdır aklınızda olsun ! Kuduz aşısını belediyeler ücretsiz uygulasalar da diğer pek çok aşı gideri bütçeye bir yük getiriyor orası kesin !
h-Hareketi pek sevmiyorsunuz,
Köpek almayın o zaman kedi size daha uygun :)
ı-Spordan çok hoşlanıyorsunuz,
Sportif köpek ırklarını araştırın,örneğin Labrador Retriever,Golden Retriever,Dalmaçyalı gibi... Bu ırklar harika birer koşu ,yürüyüş hatta yüzme arkadaşıdırlar. Önceki köpeğim Colette bir Terrier&Poodle karmasıydı,çok hızlı koşardı ama uzun yürüyüşlerde kucağıma çıkmak için adeta yalvarırdı :) Keşkül bir Labrador Retriever yazın sıcak günleri hariç her gün sabah-akşam en az 1'er  saat hızlı hızlı yürürüz ve tık ! demez. Kısacası en az 10-15 yılınızı geçireceğiniz köpeğinizi seçerken yaşam koşullarınıza uygun ırkta karar kılın.
j-Bazı köpekler sıcak iklime bazıları da soğuğa gelemez. İzmir sıcak iklime sahip ama bizim sitede 1 Sibirya kurdu ,bir de Kangal var . Hayvancıkların yaz sıcağında halini görseniz acırsınız. Yıllar önce Beethoven diye bir film vardı .Biz oğlumla onu izledikten sonra tutturdu St. Bernard alalım diye. Bu köpekler 60-70 kg.kadar olabiliyorlar ve kesinlikle karlı  soğuk bir iklimde  yaşamaları gerekli. Neyse ki veterinerimiz güç bela ikna etti de bizim oğlan 10 kiloluk bir ev kızına razı oldu:)
  
Şimdi benim köpekle yaşamanızı neredeyse engellemek istediğimi düşünenleriniz olacaktır ama...
Köpekle yaşayanlar ,
Her gün açık havada yürüyüş yaptıkları için daha sağlıklıdırlar,
Onları hep dinleyen yargılamayan ,çok ama çok seven dostları olduğu için yalnız değildirler.
Başka bir canlıya emek verdikleri için huzurludurlar.
Bir köpeğin sevgisini kazandıkları için özgüvenli ve şanslıdırlar,
Köpekli ailelerin çocukları sorumluluk sahibi ve yaşıtlarına göre daha gözlemci oluyorlar. Ben denedim gördüm :) 
En önemlisi onlar dünyaya artık yürekleriyle de bakan ayrıcalıklı insanlardır. Tüm bunların bir teki bile bir köpekle yaşamak için yeterli  bence , öyle değil mi?


Yukarıda paparazziler (!) tarafından çekilmiş bir fotoğrafımızı görüyorsunuz. Keşkül her zaman her yerde benimle birliktedir,kendini bize adamış sadece bizim için yaşayan bir can... Biz de onun mutlu ve sağlıklı yaşaması için elimizden geleni yapıyoruz. Şu güzelliğe bakın...Bu bile tek başına bir köpekle yaşamak için yeter öyle değil mi?

Bunlar benim ilk etapta aklıma gelenler,yazımı fazla uzun tutup sizi sıkmak istemedim ama devamı gelecek ...

19 Eylül 2011 Pazartesi

Blog tanıtımı !

Golden Retriever Jessie 
Gerçek bir hayvansever,bilinçli bir köpek dostu...
Yalnız köpeğiyle olan maceralarını değil,köpek eğitimiyle ilgili pek çok bilgiyi de bulabileceğiniz bloğunda dolaşmaya çıkınca zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız. 
Bir göz atmak isterseniz burada



Bu fotoğraftaki de yakışıklı köpeği Jessie !

18 Eylül 2011 Pazar

Güzelleme !










Posted by Picasa
  Hani anneler babalar çocuklarını uyurken seyretmeye doyamazlar ya... Ben de Keşkül'ü seyretmeye doyamıyorum. Kızlarımın hepsini çok seviyorum ama Keşkül'ün yeri bir başka. Kim bilir belki de cüsse olarak en irileri olmasına rağmen en naif olanı o olduğu içindir. Ona yüksek sesle kızsam  hemen küser gider yüzünü duvara döner,ben gidip sevip okşamadan da yanıma gelmez . Hele eşimin en küçük isteği onun için bir emirdir,ne yapar eder görevini tamamlar !Gözümüzün içine bakar adeta,'' siz isteyin yeter '' dercesine... Ahhh,! Bir de bu kadar obur olmasa ! Gevrek,börek ve balık...İşte bunlara hiç ''hayır ! ''demez :) Bunların herhangi birinden bir lokmacık koparabilmek için yapmayacağı yoktur :( Biliyorsunuz sağlığı da iyi değildir Keşkül'ün ,gözümde her daim korunmaya muhtaç küçük bir kız çocuğu gibidir.
   Şu yatışına bakar mısınız? Soluk alıp verirken oynayan burnunu öpüvermek geliyor içimden. Ya teki yarı açık teki kapalı gözlerine ne demeli?
   Koca kızım sen çok yaşa e mi? Seni çok seviyoruz biz !

8 Eylül 2011 Perşembe

Çok pati güzeldir ama...

Bu gün sevgili Begonvilli Ev'in evine yeni katılan küçük Colette'in tık tık serüvenlerini okurken aklıma geldi bu postu hazırlamak. 
Evde birden çok patiyle yaşamanın kuralları ,sorumluluk ve sorunları... Sorun sözü biraz ağır kaçtı ama bazen  zamanında önlem alınmazsa ya da ne kadar önlem alınsa da sorunlar başgösterebiliyor .
Bu bloğu izleyen sizler zaten biliyorsunuz bizim evde iki kedi bir de köpekcan yaşıyor. Keşkül sağlık sorunları çok ama inanılmaz uyumlu bir köpek. Evine geldiğinden bu yana 2 büyük operasyon geçirdi,hatta önümüzdeki günlerde bir ciddi operasyon daha geçirecek maalesef :(
Tagaddi erkek kediden beş beter efe bir kedi. Kendi kuralları var ve bir kedi için dahi çok bencil. Beni resmen kullanıyor. Eve gelir yer içer ,yatar uyur,halıların koltukların tırmalamak suretiyle tozunu alır gider. Yalvarsam yakarsam da kucağımda 1-2 dakika kalmaz. Keşkülle arası baştanberi oldukça iyidir. O hiçbir köpekten korkmaz. Arkadaşımın bize getirmek gafletinde bulunduğu (!)Golden cinsi köpeğinin ağzını burnunu kanatıp göndermişliği vardır :( Gerçi o zamanlar bebekleri olan bir anneydi ,yavrularını koruyor diye bağışladık.
Küdük evin sonradan dahil olan cüsse olarak da yaş olarak da en küçük bireyi. Geldiği günden itibaren Keşkülle çok iyi kaynaştı. Birlikte büyümedikleri halde ilk dakika koklaştılar ve anlaştılar. Bu bir mucizeydi :)
Tagaddi ise Küdük'ü önceleri hiç umursamadı. Bizim eve gelen ve nasıl olsa dönecek olan bir konuk muamelesi yaptı. Baktı yazlar geçti kışlar geçti döndüğü yok,sonradan sonradan hırr!!! tısss!!! yapmalar ,pati atıp ''ben yapmadım '' bakışı atmalar derken o dünyanın en sakin kedisini çileden çıkarmayı başardı. Şimdi büyüyüp güçlenen Küdük de altta kalmıyor,bir bakıyoruz her şey yolunda sakin sakin giderken bir anda ortalık karışıyor. Halılar kilimler havalanıyor,merdivenlerden fil sürüsü geçiyorcasına pat pat ! sesleriyle -artık hangisi pes ettiyse-biri aşağı yuvarlanıyor.
En büyük sorun gün içinde bir kaç saatliğine dahi evden çıkacaksam ikisini evde yalnız bırakamıyorum. Tagaddi'yi kış bahçesine koyup hava güzelse kapıyı hafifçe aralayıp çıkıyorum. Döndüğümde çoğunlukla masum bir şekilde uyurken buluyorum ama O'na güvenemiyorum ne yazık ki:(
Sokaklardan bize gelen Tagaddi çok temiz bir kedidir. Küdük'ün eşyalarını kullanmaz,kendi tabağı boş olsa da Küdük'ün tabağından mama yemez. Keşkül'ün tabağına burnunu sokar ve suyuna ortak olur ama Küdük'ün asla...
Uyku yeri konusunda seçici değildir,her yere kıvrılır ama yatağa gelmez. Küdük benden önce yatağa konuşlanır ve ben kalkmadan yatağı terketmez :)
Aslında çok büyük sorun değil ama mama kaplarının yeri de ayrı bir konu. Keşkül çok iştahlı bir kızdır. Kedi maması ise çok lezzetli olduğundan (ona göre tabii yoksa tatmışlığım yok )oratda bulursa iki dil darbesiyle yalayıp yutar. O nedenle yazlığın 3. katına pencerenin hayli geniş olan iç pervazına kedilerin tabaklarını koyarak sorunu çözdüm ama kışın apartmanda sorunu epeyce çözemedim. Sonunda evin daha az kullanılan banyosunun tezgahına koydum kedilerin mamalarını. Zıplayıp çıkıyorlar ama Keşkül o kadarına cesaret edemiyor. Zaten arka ayaklarındaki problem yüzünden Keşkül hiç zıplamaz ! Bu kez de hijyen problemi çıkıyor ortaya,günde defalarca aklıma geldikçe,önünden geçtikçe deterjanlı kağıtlarla tezgahı siliyorum. Evde hayvan beslerim ama hijyenden asla ödün vermem.
Hastalık sorunları ayrı konu;Tagaddi dışarı çıkıp dolaşmadan duramaz onun özgür bir ruhu var. Küdük ise en fazla bahçeye çıkmıştır çünkü fazla iyi niyetli bir kedi. Korkarım başına bir iş gelir de kendini koruyamaz diye... Tagaddi dışardan konuk(!) getirebilir diye benim kızlar zamanından önce iç-dış parazit ilacı alırlar ve istisnasız her gün taranıp tüyleri kontrol edilir . Tagaddi kendini taratmaz ama Küdük,Keşkül bayılırlar.
Tüm bunlar benim oldukça zamanımı alır ama şikayetçi miyim ? Hayır,asla. Bu benim seçimim ,ben onları evimdeki koltuktan halıdan ,boş dedikoduyla öldürülen zamandan daha çok seviyorum. Onlardan korkup da evime geldikleri zaman başka bir yere kapatmamı isteyenleri anlayışla karşılıyorum ama evimin pis olduğunu düşünüp sağda solda ''hayvanlı evlerde tiksinip ikramları geri çevirdiklerini ama benim evimin hiç o evlere benzemediğimi '' söyleyenlere inanmıyorum açıkçası. ''Kızım sana söylerim,gelinim sen anla ''misali ben onlara gitmeyiveriyorum bir süre sonra onlar da gelmez oluyorlar ,yorgan yok kavga yok :)
Tüm bunlar gözünüzü korkutmasın. Ben onları çok seviyorum ve onlar sayesinde çok güzel insanlarla da tanıştım.Onu da başka bir gün anlatırım artık.
Çook uzun yazdım,sabredip okuduysanız eğer sonsuz teşekkürler !
Sevgiler Colette'in Evi'nden !

 Ayrılmaz  ikili 



Dışarı çıkmak için yalvaran Tagaddi 


  
Kedi gibi  kıvrılıp uyuklayan Keşkül !


Banyoda taranmak için sırasını bekleyen Küdük !



2 Eylül 2011 Cuma

Biz ayrılamayız !



Tagaddi'nin bu aralar huysuzluğu üstünde . Geçen gün Küdük'e durup dururken çat çat ! iki defa vurunca Keşkül dayanamadı araya girdi ama o gün bu gündür üçü biraya gelmiyorlar. Keşkül'ün ''canın acıdı mı ablacığım?'' demek istercesine Küdük'ü öpüp koklamasını ne yazık ki kaydedemedim ama az önce bu hallerini görünce hemen fotoğraflarını çekip sizlerle paylaşmak istedim. 
Küdük ve Tagaddi neredeyse üç yıl oldu ama hala arkadaş olmayı başaramadılar. Yalnızca birbirlerine tahammül ediyorlar o kadar ! Keşkülle hiçbir sorunları yok ama iki kedi sevemediler bir türlü birbirlerini :(
Kim bilir belki bir gün...
Kalın sağlıcakla !